Ramazan müslümanı olmayalım!!!
Ramazan-ı şerif ayında camiler dolar, taşar. Teravih namazları çok kalabalık cemaatle kılınır. Hatta bazıları her gece başka camiye gider. Derken Bayram gelir. Ardından ise camiler boşalır.
Ramazan-ı Şerif’te dinî şuur kazanmış insan, Müslümanlığını elbette Ramazan-ı şerif ayı ile sınırlamaz, Ramazan-ı şerifden sonra gömlek çıkarır gibi dinî hayatı çıkarıp da eski gaflet gömleğini giymeye yönelmez.
---Belki Ramazan’ı şerifde kazandığı ibadet alışkanlıklarını iyice benimser, Ramazanı şerifden sonrasında da aynen devam ettirme sadakati gösterir, bir ihmal ve terk yanlışına düşmez. Zira Rabbimizin emrettiği Müslümanlık günlük aylık değil, ömür boyu devam eden Müslümanlıktır. Nitekim ibadetin son nefese kadar sürmesi gerektiğini emreden Rabbimiz, Hicr Suresi’nin son ayet-i kerimesinnde “Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadete devam et!“ buyurmaktadır.
---Onun için Müslüman ‘Ramazan gitti, dinî hayat bitti’ demez. Ramazan-ı şerif gider; ama kazandırdığı dinî hayat kalır, ibadet alışkanlığı son nefese kadar devam eder. Kimse Ramazan Müslüman’ı durumuna düşmek istemez.
Diyelim ki, bir insan Ramazan-ı şerif boyu beş vaktine beş daha ilâve etmiş, sabahlara kadar namaz kılmış, akşamlara kadar da oruç tutmuş, elinden tesbihini, başından takkesini düşürmeyen bir sofu insan hâline gelmiş, tebrik ve takdir edilecek sevimli bir hal almış. Ama bu titizlik ve dikkat, sadece Ramazan-ı şerif ayına mahsus kalmış, Ramazan-ı şerifden sonra tesbihler, takkeler sandığa, dinî görevler gelecek Ramazan-ı şerife bırakılmış.
İşte bu, Allah (cc) yanında en makbul hal değildir. Allah’ın (cc) insanlara ihsan ettiği el, ayak, göz, kulak gibi eşsiz nimetleri nasıl sadece Ramazan-ı şerif ayına mahsus kalmıyor, ömür boyu kullanıyorsak, O’nun emirlerine olan itaatimiz de Ramazan ayına mahsus kalmamalı, ömür boyu devam ettirmeli, son nefese kadar sürdürmeliyiz.
Nasıl havasız, susuz yaşayamazsak, ibadetsiz de yaşayamaz hâle gelmeliyiz.
Ramazan-ı şerrif ayı bize bu aşkı ve alışkanlığı kazandırmış olmalıdır. Hatta bayramda bu konuyu kendi vicdanımızda değerlendirmeli, Ramazan-ı şerifde kazandığımız ibadet alışkanlığımızı Ramazan-ı şerifden sonra da eksiksiz devam ettirme kararı almalıyız vicdanımızda. Bayramda aldığımız bu karar bize, Ramazan-ı şerifi tam değerlendirenlerden olduğumuzu da ifade etmiş olur. Çünkü dinî hayatımızı firesiz devam ettirme kararından daha mühim bir karar olamaz hayatımızda.
Eski bir imam amcamızdan dinlemiştim şöyle anlatıyor ( Ramazan boyunca camiden ayrılmayan fakat bayram namazından sonra gelerek kendisinden helallik isteyen cemaatten biri şöyle der:
– Hocam, Ramazan boyunca bize vaaz ettin, namaz kıldırdın hakkın geçti, helal et, gelecek Ramazan’da yine görüşmek üzere haydi Allah’a ısmarladık, kalın sağlıcakla!. hoca amcamız şöyle devam ederdi sohbetine:
– Bayram namazında camiden böyle helalleşerek ayrılan bu efendi kardeşimiz, başında takkesi, elinde tesbihiyle evinin yolunu tutar. Kapıya gelince hanıma seslenir:
-Hanım aç kapıyı da al şu takkeyi, tesbihi, sandığın en emin yerine sakla. Gelecek Ramazan’da yine lazım olacak. O zaman tekrar isteyeceğim bunları senden..
--İşte bu tip Müslümanlık Allah’ın (cc) ve Resulü’nün (sav) istediği Müslümanlık değildir. Hadis-i şerif bu eksik anlayışı şöyle tashih etmektedir:
-“Efdal’ül amali edvemü-ha!” Amellerin efdali, az da olsa en devamlı olanıdır. Ramazan-ı şerifden sonra bırakılanı değil..
Bu itibarla, gönlümüzün istediği, Ramazan-ı şerifde kazandığımız ibadet aşk ve şevkimizi Ramazan-ı şerifden sonra da sürdürüp ömür boyu devam ettirmek, Rabbimizin “Son nefesine kadar ibadetine devam et!” emrine büyük bir dikkatle uyarak Ramazan Müslüman’ı durumuna düşmemektir.
NİTEKİM İMAM-I RABBANİ HAZRETLERİ (KS) ŞÖYLE BUYURUR KİŞİ RAMAZAN-I ŞERİFİ NASIL GEÇİRİRSE BÜTÜN SENEYİDE ÖYLE GEÇİRİR
Cenabı hak rızasına muvafık ameller ve hizmetler nasıp etsin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder