30 Nisan 2022 Cumartesi

karbonat cevabı Sodyum bi karbonat olmalı marka tercih

 UYARI m.ulaş

En çok faydasını gördüğümüz ve sorduğunuz karbonat cevabı Sodyum bi karbonat olmalı marka tercihi size ait tansiyonu ülseri böbrek sorunu olanlar vücudunda ödemi olanlar çoklu organ yetmezliği olanlar hamileler alerjisi olanlar kesinlikle kullanmasınlar m.ulaş saygılar Sağlığımızın müthiş şifreleri

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Kim Ramazan ve Kurban Bayramı gecelerini, karşılığını sadece Allah’tan bekleyerek (namaz, dua ve zikirle) ihyâ ederse, kalplerin öldüğü günde onun kalbi ölmez.” (Sünen-i İbn-i Mâce)

 


hacca gidenlerden bazılarını şeytan davet edermiş, daha da azıp gelirlermiş...

"Arefe günü, Besmele ile bin ihlas okuyanın günahları affedilir ve duası kabul olur. İHLÂS Suresi okumak kul hakkı hariç,diğer bütün günahların affına vesiledir." (Hadis-i Şerif)

BAYRAM NAMAZI NASIL KILINIR? Bayram namazının her iki rekâtindeki üçer adet fazla tekbirlere “zevâid tekbirleri” denir. Vacip olan bu tekbirler, birinci rekâtte kırâatten önce, ikinci rekâtte kırâatten sonra alınır. Bayram namazı şöyle kılınır: “Niyet ettim Allah rızası için bayram namazını kılmaya, uydum imama” diye kalben niyet edip “Allâhü Ekber” diyerek, imam ile beraber iftitâh tekbiri alınır. Sonra eller bağlanır ve “Sübhâneke”den sonra imam sesli, cemaat sessiz “Allâhü Ekber” diyerek ellerini kulaklarına kaldırır ve yanlara salar; yine elleri kaldırarak ikinci tekbiri alır ve ellerini yanlara salar; üçüncü tekbir alınınca eller bağlanır. İmam açıktan Fâtiha ve zammı sûre (bir sûre veya en az üç âyet) okur, cemaat dinler. Rükû ve secdeden sonra ikinci rekâte kalkılır. İkinci rekâtte imam, önce Fâtiha sonra zammı sûre (bir sûre veya en az üç âyet) okur. Sonra birinci rekâtin başında alınan tekbirler, bu defa kırâatin sonunda üç defa alınır ve eller hep yanlara salınır, dördüncü tekbir ile rükûya gidilir ve namaz tamamlanır. Cuma namazında, namazdan evvel hutbe okunduğu gibi bayram namazlarında da namazı müteâkip hutbe okunur. Hutbeye tekbir ile başlanır, cemaat de bu tekbirlere hafifçe iştirak eder.







EVLENMEYi DUSUNEN LARIN DiKKATÍNE! *Evlenmeden ồnce gồzlerinizi dỏrt acin ama, *Evlendikten sonra yarisini kapatin.

Şevvâl ayı, hac aylarının ilkidir. Bu ay içinde 6 gün nafile oruç tutulur. Bu oruç, Şevval’in 12’sinden itibaren 17. gün (dâhil) tutulduğunda “eyyâm-ı biyz” da (13, 14 ve 15. günler) oruçlu geçirilmiş olacağından çok büyük sevabı vardır. Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem, Şevvâl ayından 6 gün oruç tutanların, senenin tamamını oruçlu geçirmiş gibi olacağı müjdesini vermiştir. (Duâ ve Ibadetler, Fazilet Neşriyat)

 



“Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) sadaka-i fıtrı (fitreyi), oruç tutanı boş, faydasız ve çirkin sözlerden temizlemek ve fakirleri doyurmak için vacip kıldı. Kim fitreyi bayram namazından önce verirse makbul bir sadaka-i fıtır olur. Kim de onu, bayram namazından sonra verirse diğer sadakalar gibi bir sadaka olur.” (Sünen-i Ebû Dâvûd)

 




Hazret-i Âişe radıyallâhü anhâ vâlidemiz, “Yâ Resûlallâh! Kadir gecesinin hangi gece olduğunu bilirsem nasıl dua edeyim, haber verir misiniz?” dedim. Peygamberimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) “Allâhümme inneke Afüvvün Kerîmün tühıbbü’l-afve fa’fü annî” diye dua et.” buyurdular. (Sünen-i Tirmizî)







 

BAYRAM VE RAMAZAN AYININ KAZANDIRDIKLARI Gelelim şimdi de bu mübarek Ramazan ayının biz mü’minlere kazandırdığı bazı haslet ve ecirlere... Bir başka ifadeyle, maddi ve manevi kazançlara… Evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennem azâbından kurtuluş olan mübârek Ramazan ayı, şüphesiz İlâhi kazançların harman olduğu bir aydır. Bu mübârek ay, her şeyden evvel vakitlerimizi tanzim etmemize vesile oldu. Bundan önceki aylarda sahuru ve iftarı düşünmeyip istediğimiz zaman yiyip içerken, bu ayda bunlar, belli bir proğrama bağlandı. Vücutlarımız dinlendi. Yemeklerimiz artık o muayyen vakitlerde yenmeye başlandı. Böylece, diğer aylarda çoğu zaman ayrı ayrı yenen yemekler, Ramazan ayında âilelerin, dost ve ahbapların, fakir ve zenginlerin birlikte oldukları sofralar hâline geldi.


Oruç bize, istersek irâdemize hâkim olabileceğimizi gösterdi. Sofra kurulmuş, üzerinde çeşit çeşit yiyecekler hazır ve bizim onları yememize hiçbir şey de mâni/engel olmadığı halde, Allâh'a olan itâat ve teslimiyetimizden dolayı, ezan okunmadan elimizi onlara uzatmadık. Kısacası sabretmesini bildik.
İbâdetlerimizde bir düzen hâkim oldu. Vakit namazlarımızı ve bilhassa yatsı ve terâvih namazlarını cemaatle kılmaya daha bir gayret gösterdik. Cemaat şuuruna vardık, cem’iyyetten ayrı kalmanın zararlarını idrâk ettik. Diğer mü’min kardeşlerimizle aynı safta, aynı kıbleye yönelerek, bizleri yaratan Rabb’imizin huzurunda fâni bir kul olmanın hazzını yaşadık. Teheccüd namazlarına alıştık. Duhâ ve evvâbin namazlarını kılmaya başladık.
Oruç tutan mü’minlerin, cennetin Reyyân isimli hususi kapısından gireceklerini öğrendik. Yine bu ibâdetin ecrinin, mü’mine, bizzat Hz. Allah tarafından verileceği müjdesini aldık.
Huşû içerisinde terâvih namazlarımızı edâ ettik. Yirmi rek’âtlik bu namazı, sevabına inanarak ve mükâfatını yalnızca Allah'tan umarak kılanların geçmiş günahlarının affedileceği müjdesini aldık. Tabii bu arada, “Terâvih sünnettir, kılmasan da olur!” diyen bedbahtlara da rastladık. Ancak bunların yanında, “Ramazan münasebetiyle kapalıyız” diye meyhanesinin, içkili lokantasının camına ilân yapıştıranları da gördük. Oruç tutmasalar da Ramazana saygı gösterip alenî yiyip içmekten kaçınan insanların da hâlen bulunduğuna vâkıf olduk.
Zekât ve fitrelerimizi ihtiyaç sahibi kardeşlerimize yahut bunlara hizmet veren kuruluşlara vererek, onların evlerinin-müesseselerinin de şenlenmesine vesile olmanın sevincini yaşadık. Fakir-fukarayı gözeterek, iftar sofralarımıza dâvet ettik. İftar ettirdiğimiz kişilerin alacağı sevap kadar sevap alacağımızı, üstelik bu sebeple oruçlunun sevabından hiçbir eksilme olmayacağını da öğrendik.
Ramazan ayında suç işleme nisbetlerinin düştüğünü; kavga, adam öldürme ve hırsızlık gibi suçların sayısında çok büyük ölçüde düşüşler olduğunu gerek basından, gerekse medyadan öğrenince, bütün ayların Ramazan ayı gibi olması için duâ ettik.
Kur'an ayı olan Ramazan'da, hatimler okuduk, mukâbele’de bulunduk, vaazlar-sohbetler dinledik... Onu daha iyi anlamaya-kavramaya ve hayatımıza tatbik etmeye çalıştık. Kezâ gücümüzün yettiğince Resûlüllâh (s.a.v.) Efendimiz’in sünnetine uymaya, hakiki vârisleri olan ulemânın gösterdiği yolda yürümeye gayret ettik. Kabirlerini ziyâret edip ruhlarını şâd etmeye, kendilerini vesile edinip feyz-i İlâhiden istifâde ve istifâzaya çalıştık.
Ramazan ayı dışında, öfkelendiğimiz zaman bazan kötü sözler söylediğimiz, yanlış hareketlerde bulunduğumuz halde, bu ay içerisinde daha sâkin olabilmek için gayret gösterdik, çaba sarf ettik. Kötü muâmeleyle karşılaştığımız zaman, “Ben oruçluyum” demekten başka bir karşılık vermedik. Orucu sadece midemize değil, gözümüze-kulağımıza, elimize-ayağımıza, dilimize-gönlümüze ve sâir bütün a‘zâlarımıza/organlarımıza da tutturmaya çalıştık. Kısacası oruç vesilesiyle çirkin huylardan kaçınıp güzel ahlâka sahip olabilmek için hassâsiyet gösterdik.
İftar vaktini beklerken, âdeta hemen her gün bayram sevinci yaşadık. Bir an evvel ezan okunsa da “kuruyan dilimiz, damağımız, ıslanmaya hasret dudaklarımız suya kavuşsa” diyerek, iftar saatini şevk ve heyecanla bekledik... Bu esnada Sevgili Peygamberimiz Efendimiz'in, “Oruçlu için iki sevinç vardır: Biri iftar ettiği, diğeri de Allâh'a kavuştuğu vakit...” mübârek sözlerini hatırlayıp, iftar vaktinde yaşadığımız bu sevinci, en büyük sevinç vesilesi olan diğeri ile de pekiştirmesini Rabb’imizden niyâz ettik...
Mübârek Ramazan ayında oruç, iftar, terâvih, va‘z, mukabele, sadaka-i fıtır, zekât, itikâf gibi ibâdetlerin, insanı nasıl da âdeta melekleştirdiğini gördük ve bu mübarek ayı çok iyi değerlendirmeye çalıştık. Sadece bu ayda değil, ölünceye kadar böyle yaşamak gerektiğini... “Allah için yapılan işlerin-ibâdetlerin en makbûlü, az da olsa devamlı olanıdır” hadîs-i şerifini kendimize düstur edindik. Ve asıl gâyenin, Müslüman olarak ruhumuzu teslim edebilmek olduğunun şuuruna bir kere daha erdik.
Bazı basın ve medyamızın, Ramazan ayını ısrarla oyun ve eğlence ayı gibi lanse etmeye çalışan proğramlarına rağmen, on bir ayın sultanı ramazân-ı şerifin eğlence ayı değil, ibâdet-tâat, kıraat-zikir, tesbih-tehlil, tahmid-şükür ve tefekkür ayı, mânevî hasat zamanı olduğunu aklımızdan-gönlümüzden bir an bile olsun çıkartmadık. Böylece, Ramazan ayını bir eğlence, şarkı-türkü, direkler arası ve benzeri bir takım oyunlarla oyalanmaktan ibâretmiş sanan veya öyle göstermeye çalışan bazı televizyon kanallarına kendimizi kaptırıp aldanmadık… Vakitlerimizi boşa harcamadık.
Ramazan ve bayram vesilesiyle tebrikleştik, birbirimize duâ ettik, af ve mağfiret diledik. Tebrik, telefon, e-mail kutlamalarıyla ictimâî/sosyal dayanışmayı, kaynaşmayı, birlik ve beraberlik duygularını en zirve noktaya taşıdık elhamdülillah...
Unutmamalıyız ki; her günümüzü CUMA, her gecemizi KADİR, her ayımızı RAMAZAN yapmak kendi elimizde... Yeter ki biz, bu mübârek ay, gün ve geceleri değerlendirmesini bilelim.
Ne mutlu, RAMAZAN ayına ulaşıp, onun kıymetini bilerek hakkıyla değerlendiren ve mükâfat olarak da BAYRAMa kavuşan mü’minlere... Ve ne saâdet Cemâl-i İlâhî ile müşerref olacak Müslümanlara…




"Mutlulugunu yйksek sesle anlatma çünkü hasedin uykusu çok hafiftir"


Süfyan-ı Sevri hazretleri anlatır:
Kâbe’yi tavaf ederken, her adımda salevat okuyan birini gördüm. Ona (Sen gerekli duaları bırakıp hep salevat okuyorsun. Her yerde okunacak dua var) dedim. Sen kimsin dedi. Ben de kendimi tanıttım. (Sen avamdan değilsin, âlimsin, sana anlatayım) diyerek başladı:
Babamla Beytullaha gitmek üzere yola çıkmıştık. Yolda babam hastalandı. Onu tedavi etmek için epey uğraştıysam da babam vefat etti. Baktım, ölünce yüzü karardı. Yüzünü kapattım. Yanında uyuya kalmışım. Rüyamda öyle bir zat gördüm ki, ondan daha güzel yüzlü hiç kimse görmemiştim. Çok güzel kokuyordu. Babamın yanına geldi. Yüzündeki örtüyü kaldırıp elini babamın yüzüne sürdü. Babamın siyah yüzü nurlandı, bembeyaz oldu. Bu zata kim olduğunu sorunca,(Ben Resulullahım. Baban, ömrünü boşa harcadı. Fakat bana çok salevat okurdu, şimdi sıkıntıda olduğunu bildirdiler, kendisi de benden yardım istedi. Çok salevat okuyan mümine ben elbette yardım ederim)buyurdu. Uyanınca babamın yüzünün bembeyaz olduğunu gördüm. İşte bu yüzden her yerde Peygamber efendimize çok salevat okuyorum







 

SAÇLARI AĞARTAN RÜYA

 SAÇLARI AĞARTAN RÜYA

Orta yaşlı bir adam, bir gece, hayatının akışını değiştiren dehşetli bir rüya görür.
Rüyasında adam kendi ölümünü görmüştür. Öldükten sonra, vücudu teneşirde yıkanmış, kefelenmiş ve mezara defnedilmiştir.
Rüya çok net ve berraktır. Adam mezara konulup yapılan dualar ve okunan Kur’an-ı Kerim ile birlikte üzeri topraklandıktan sonra kapkaranlık bir yerde yapayalnız kalır. Bir müddet sonra bulunduğu kabrin sağ tarafından bir menfez açılır ve içeriye iki kişi girer. Bunlar kendilerinin kabirdeki sual melekleri olan “Münker ve Nekir” olduğunu söylerler.
Bu melekler, adamı alıp bulunduğu menfezden geçirerek başka bir yere götürürler. Götürdükleri yerde adamın önüne hemen bir terazi ve yanına da bir miktar üzüm koyarlar. O sırada karşıdan gelen bir adam belirir. Münker ve Nekir, orta yaşlı adama, karşısındaki adama üzüm satmasını söylerler.
“Ölçtüğünüz zaman dürüst olun, tam ölçün. Doğru terazi ile tartın. Bu hem ticaretiniz için daha hayırlı, hem de akibet yönünden de daha güzeldir.” (Kur’an-ı Kerim, İsra 35)
Münker ve Nekir melekleri adamın sağ ve solunda muhafız gibi durarak satışa nezaret ederler. Kendisinin alış-veriş sırasında tartıda çok az bir haksızlık yaptığını gören Melekler, onu hemen tezgâhın başından aldıkları gibi çok büyük bir kapının yanına getirirler. Kapı, kale kapısı gibi çok büyüktür. Kapının yanına gelir gelmez kapı kendiliğinden açılır.
Rüya sahibinin o anda gördüğü manzara çok korkunçtur. Kapının öbür tarafında müthiş bir yangın ve alevlerin içerisinde cayır cayır yanan insanlar vardır. İnsanlar bir taraftan yanmakta, bir taraftan da vücutları tazelenmektedir. Yanan insanların çıkardıkları canhıraş feryatları yürek dayanacak gibi değildir.
Münker ve Nekir melekleri, adama bu dehşetli manzarayı gösterdikten sonra tekrar bir meydanın ortasına getirirler. Kendisine, biraz önce alışveriş sırasında işlediği suçun cezasının demin gördüğü gibi yanarak mı, yoksa başka bir şekilde mi verilmesini istediğini sorarlar.
Adam, gördüğü o müthiş yangın manzarasındaki dehşetten ve bundan daha büyük bir ceza olamayacağı düşüncesiyle ateşe razı olmayıp bir başka cezaya razı olduğunu söylemesi üzerine, birden bire vücudunda yüzlerce derece bir hararetin baş gösterdiğini bütün dehşetiyle hisseder. Dayanılmaz bir ıstırap, çekilmesi mümkün olmayan acı ve azap başlamıştır. Adamcağız, çektiği acının tesiriyle avazı çıktığı kadar feryad ve figan etmektedir.
(Rüyadan gerçek hayata, yani rüyayı gören adamın evine döndüğümüzde, adam hakikaten de avazı çıktığı kadar bağırmakta, ortalığı ayağa kaldırmaktadır. Vakit gece yarısıdır. Adamın karısı ve bitişik odadaki iki yetişken oğlu bu korkunç çığlıklara uyanırlar. Sesler mahalleyi de inlettiğinden konu-komşu pürtelaş adamın evinde toplaşırlar. Adam ile hâlâ çığlık çığlığa feryada devam etmektedir. Herkes uğraşmakta fakat adamcağız bir türlü uyandırılamamaktadır.)
Dönelim tekrar rüyaya… Adamın içine düşen yangından vücudu fokur fokur kaynamakta ve acı içinde kıvranmaktadır. Çektiği acı tahammül sınırının çok ötesindedir.
Bir müddet geçtikten sonra, Münker ve Nekir’in işaretiyle ceza sona erdirilir ve adam çağrılarak şöyle denilir.
“İşte gördün ve anladın ki, dünyada yapılan ufacık bir hatanın, adaletsizliğin ahiretteki cezası bu. Şimdi seni hayata, yaşadığın dünyaya iade ediyoruz. Bundan sonra hayatını bu gerçeğe göre tanzim et. Katiyen en küçük dahi olsa bir haksızlık, adaletsizlik yapma.”
Bu müsaadeden sonra, adamcağız rüyasından gözleri yerinden fırlamış, beti benzi atmış, kan ter içinde uyanır. Ama bundan da önemlisi, adamın yüzünde, etrafını çevreleyen mahalle halkını hayret ve şaşkınlık içinde bırakan bir görüntü vardır. Siyah saçlı bu adamın bütün saçları, biraz önce rüyada gördüklerinin dehşetinden bir anda bembeyaz olmuştur. Evet bembeyaz…
Bu adamı görüp hadiseyi nakledenlerin ifadesine göre, şimdi artık o, dehşetin aklaştırdığı saçlarıyla hayatını kılı kırk yararcasına hassas yaşamakta, bundan sonraki menzili olan kabir aleminde kendisine faydası olacak salih amellerin, güzel, hayırlı işlerin peşinden koşmaktadır.
Rabbim bizleri hakkıyla kulluk edenlerden eylesin şu mübarek Ramazan ayında namaz kılmayanlara namaz kılma aşkı nasip etsin müslüman alemine hidayet nasip etsin o zor günümüzde yardımcımız olsun


RAMAZAN-I ŞERİFTEN HÜZÜNLÜ AYRILIK

 

😔RAMAZAN-I ŞERİFTEN HÜZÜNLÜ AYRILIK
👉Elveda ey Rahmet Güneşi Şehr-i Ramazan. Mü’minler için hüsn-ü şehadette bulunmak üzere Rabbimizin huzuruna gidiyorsun.
🔹️Kırık dökük dünyamıza misafir oldun 30 gündür. Yaşanan her ânın kalbimizden birer parça gibi kopup gittiğini ve artık belki dönmeyeceğini bize defalarca ihtar ettin.
🔹️ Bizi defalarca uyardın.Senin gündüzündeki o sonsuz, nihayetsiz, hadsiz, hudutsuz rıza-ı İlâhîyi istedik hep. Gecendeki bin aydan daha hayırlı dakikalara talip olduk.
⚘Seninle Allah’a (cc) yaklaşmaktı niyetimiz. Seninle kulluğun doruklarında uçmaktı kalbimizden geçen.
⚘Seninle rahmet deryasında boylu boyunca yüzmekti gayemiz.
⚘Seninle günahsız bir vadiye kanat çırpmaktı muradımız.
⚘Seninle af ve mağfiret ummânına yelken açmaktı arzumuz.
⚘Seninle Allah’ı (cc), yalnız Allah’ı (cc) isteyecektik; yalnız!
Bu yüksek gayelere ne kadar yaklaşabildik, bilemem!
➖Sen bize rahmet yüklü bulutlardan daha fazla rahmetle geldin ey Şehr-i Ramazan!
➖Bizi rahmet dolu kucağına aldın! Müşfik kucağında bir ay bizi rahmete kandırdın doyurdun, bizi Kur’ân-ı kerim'in müjdeleriyle müjdeledin!
➖Bize ebedî saadetin kokusunu getirdin!
Bizi Resûlullah’ın (asm) şefaat müjdesiyle coşturdun!
➖Bize Cennetin pınarlarından birer damla hayat kaynağı sundun; Cennete benzeyen lezzetinle aklımızı başımızdan aldın!
👉Eyy Rahmet Güneşi! Bu gün aramızdaki son günün! Biz yine kendi kendimizle baş başa kalacağız! Sense yükünü yükledin artık! Ayrılık saatin geldi gelecek! Aramızdan ayrılacaksın!Seni anlayabildik diyemem! Varsa yoksa kalbimizin sâfî niyetini, nezih arzusunu, nâzik talebini, yüksek muradını aldın, yazdın, kaydettin!
➖Elimizden gelseydi bütün sâlih ve veli kulların ibadetlerinin ve niyazlarının bir katını Cenâb-ı Hakk’a arz edecektik!
➖Elimizden gelseydi kâinatın zerreleri adedince Cenâb-ı Hakk’a tesbih ve tazimde bulunacaktık!
➖Elimizden gelseydi, bütün kimsesizlerin, yetimlerin, mazlûmların, masumların, gönlü kırıkların gönlünü alacaktık!
➖Elimizden gelseydi, Cenâb-ı Allah’ın emirlerine ve nehiylerine eksiksiz ve kâmilen uygun hareket edecektik!
🔹️Eksiklerimizle, noksanlarımızla, kusurlarımızla, günahlarımızla, yanlışlarımızla mutlak hayra ve hakka ne kadar yürüyebildik bilemem! Hakk’ın feyzinden, bereketinden, sevabından, hayrından, hasenatından ne kadar istifade edebildik bilemem!
🔹️Allah’ın (cc) kitabında beyan buyurduğu “mutlak birr”e (salih amel’e, iyiliğe)
(Âl-i İmrân Sûresi, 92.) azıcık da olsa nail olabildik mi bilemem!
☝️Ey bütün kusurlardan ve noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah’ım! Biz Seni lâyıkıyla sena edemedik! Seni Kemal sıfatlarınla doğru dürüst bilemedik! Sen Kur’ân-ı keriminde ve Habibin’in (asm) dilinde Kendi Zatına ettiğin senaya lâyıksın!Allah’ım!
🔹️Biz Seni lâyıkıyla tanıyamadık, lâyıkıyla zikredemedik! Sen; kâinatın bütün zerrelerinin titreşimleriyle yaptıkları sonsuz zikre lâyıksın!
☝️Ey Allah’ım! Şükrümüzü hakkıyla ödeyemedik! Sen; bütün hayat sahibi varlıkların, meleklerin, ruhların, cinlerin, ağaçların, bitkilerin, kuşların, balıkların, böceklerin, hayvanların ve bütün canlıların ince ve nazik duygularıyla ve rahmet dilleriyle yaptıkları sayısız, sonsuz, sınırsız şükre ve hamde lâyıksın!
☝️Allah’ım! Biz Sana lâyık bir ibadetle kulluk edemedik! Biz Seni hakkıyla tesbih, tazim ve tenzih edemedik! Hâlbuki gökler, yerler ve içindekiler Seni lâyıkıyla tesbih, tazim ve tenzih ediyorlar! Hiçbir şey yoktur ki, Seni hamd ile tesbih etmesin!
☝️Allah’ım! Âcizane ellerimizi ve gönüllerimizi açtık! Bütün varlıkların zikirleriyle Seni zikrederiz! Bütün kâinatın tesbihâtıyla Seni takdis ederiz! Bütün peygamberlerin, bütün velilerin ve bütün meleklerin tesbihâtıyla Seni tesbih ederiz! Bizden namazımızı, niyazımızı, orucumuzu, duâmızı, yakarışlarımızı eksikleriyle ve kusurlarıyla kabul buyur!
👉Ey Şehr-i Ramazan! BAYRAM GELİYOR! Gönüllerimize bayram heyecanı şimdiden ğönlümüze burukda olsa geliyor.
🔹️Bir aylık misafirliğinden, geriye bir bayram bırakarak aramızdan ayrılacaksın! Bütün günleriniz bayram esenliğinde ve uhuvvetinde geçsin, demek istiyorsun; seziyor gibiyim!
🔹️Bundan, bütün ehl-i imana uhrevî ve ebedî bir bayramı da müjdelediğini çıkarabilir miyiz? Bu bayramın perde arkasının Cennet olduğunu herkese ilân edebilir miyiz?
👉Mağfiret ve Rahmet ayı! Yine gel dünyamıza!Seni bekleyeceğiz, Rahmet Güneşi Şehr-i Ramazan!
🕋ARİF GÜNÜNÜZ MÛBÂREK OLSUN
🕋RABBİM BAYRAMA KAVUŞMAYI
🥀NASİP ETSİN 🥀

*EVLADA KUR’AN-I KERİM OKUTMANIN SEVABI* Bir gün biri Rasulallah’a sordu: -Ya Rasulallah! Bir kimse çocuğuna Kur’an-ı Kerim öğretse ya da öğrettirse, onun sevabı nedir? Rasulallah (s.a.v):

 *EVLADA KUR’AN-I KERİM OKUTMANIN SEVABI*  Bir gün biri Rasulallah’a sordu: -Ya Rasulallah! Bir kimse çocuğuna Kur’an-ı Kerim öğretse ya da ...